22 Temmuz 2012 Pazar

Sen bir de Yusuf'u izleseydin!

   Futbol her ne kadar ayak ile oynanan bir spor olsa da bazı futbolcular var ki futbolun aslında sadece ayaklar ile oynanan basit bir oyun olmadığını gösterir.. Öyledir ki bu futbolcular herkesten önce düşünür , ani kararlar verir ve sanki gizli bir uzaktan kumanda ile topu istediği şekilde yönlendirirler... 


Futbolun virtüözleridir onlar hatta oyunun mistik tarafıdır bu oyuncular... Kitleler sırf onları izlemek için doldurur statları, onların yaptığı hareketleri yapmaya çalışır çocuklar , onlar gibi giyinip onlar gibi davranırlar.


Arjantin'de Maradona ve Messi ; Fransa'da Platini ve Zidane ; Brezilya'da Pele,Sokrates,Ronaldo ; Portekiz'de Eusebio ve Ronaldo ; Almanya'da Beckenbauer ; Romanya'da Hagi ; İngiltere'de George Best ve Gascoigne ; Hollanda'da Cruyff ve daha bir sürü ülkeden sayısız fenomen/virtüöz vardır... Yakın zaman için Türkiye'den Sergen Yalçın da bu listenin tek hakimidir ...


Ancak tüm bunlara rağmen Türk Futbolu'ndan bir oyuncu gelip geçmiştir ki hala onun yerini doldurabilecek bir yetenek daha bu topraklara gelmemiştir... YUSUF TUNAOĞLU...





Nesil farkı , geç dünyaya gelişimiz onun sihirli ayaklarının topa hükmedişini izleme şansımızı elimizden alsa da bizden önceki nesillerin anlattıklarıyla bile hem ona kızmış hem de böyle bir yeteneğin Beşiktaş'ın alt yapısından gelmesinden duyduğumuz gurur ile avunmuşuzdur..




...
1962-63 sezonunda fırtınalar kopar Beşiktaş'ta ... Tribünlerin bugünkü Quaresma'sı ya da Pascal'ı derecesinde sevdiği hatta onlar için beste yaptığı 2 oyuncusu " Şenol-Birol ( Gol )" Fenerbahçe'ye transfer olmuştur.. Herkes de bir heyecan ne olacak şimdi diye Baba Hakkı'ya dert yanarken ; o gayet sakindir :


- " Şenol'lar Birol'lar gider Sanlı'lar Yusuf'lar gelir " 



Ancak bu üzüntü çok sürmez.. Alt yapıdan yeni bir ikili çıkartılır .. Sanlı ve Yusuf. Bu gençlerden Yusuf'un tekniği Baba Hakkı'nın dikkatini fazlasıyla çeker...Yusuf ve Sanlı 17 yaşında olmasına rağmen A Takım'da kendilerine kısa sürede yer bulur.  Yusuf'un inanılmaz top tekniği vardır.. Babamın deyimiyle "zevkine çalım atar " , yorulmaz ve insanın eliyle bile atamayacağı noktalara 50-60 metreden ayağına topu kondururdu. Geçemeyeceği adam yoktu ama geçtiği zaman da rakibinde fıtığa sebebiyet verecek ters çalımlarıyla da rakip oyuncuların korkulu rüyasıydı.


Öyledir ki dönemin popüler kulübü Anderlecht'in dikkatini çeker Ordulararası Dünya Şampiyonası'nda. Turnuva bitimine anlaşır taraflar ama geçirdiği trafik kazası bu transferi önler.. Engel olan aslında basit bir trafik kazası değildir , yaşam şeklidir.


Tıpkı bazı türevleri gibi Yusuf da bu oyuna ihanet edenlerden olmuştur.. Yakışıklı oluşu kadınları çevresinden eksik etmezken , iyi niyetli oluşu kötü arkadaşlıklar edinmesine ve gece hayatı zincirinin son halkası alkole olan düşkünlüğü ile çok sürmez Yusuf'un yükselişi... Yavaş , yavaş dibe sürüklenir ve Altay'a transfer olur .. 


Ama Beşiktaş aşkıyla , pişmanlıklarıyla ; bir Altay - Beşiktaş maçında gösterir kendisini... Mükemmel oynamıştır o gün Yusuf ama 2 kez gol atabilecekken bugünkü tabir ile Güiza'nın bile kaçırmayacağı pozisyonları kaçırmıştır.             ( Atmamıştır yani bilerek anlayın işte... )
...


22 Temmuz 2000 tarihinde;  kalp krizi sonucunda aramızdan ayrıldı Yusuf Tunaoğlu.


Düzensiz yaşanan bir hayatın elinden aldığı virtüözler arasına girmiştir işte.. Futbolu dünya çapında olsa da  yaşantısı türk tadında bitmiştir... Ağızlara bir parça bal sürmüş , tadı damaklarda bırakmıştır... 


Eminim ki hepinizin Sergen gibisi gelmedi lafından sonra büyüklerinizden " Sen bir de Yusuf'u izleseydin  , onun gibisi bir daha gelmez" lafını duymuşsunuzdur.. İşte budur bu yazıyı yazdıran , aranızda hala Sergen'den daha iyisi gelmedi diyenler varsa eğer.


Nur içinde yat Yusuf Tunaoğlu , unutulmayacaksın... 




CleXus1903

Sen bir de Yusuf'u izleseydin!

   Futbol her ne kadar ayak ile oynanan bir spor olsa da bazı futbolcular var ki futbolun aslında sadece ayaklar ile oynanan basit bir oyun ...